Pudra Kokulu Çocuk

Pudra Kokulu Çocuk

30 Haziran 2015 Salı

Güzel insan yaratmak...


Bir yazı da son güne olsun :)
30 Haziran 2015

Hepimizin yani en azından tanıdığım çevremdeki birçok anne çocuklarına çok şey öğretmek derdinde. Ben de öyleyim. Hatta bu konuda zamanı kaçırmak gibi endişeler de yaşıyorum çoğu zaman. Donanımlı bir insan olması yanında, dürüst, erdemli, vicdanlı ......... yani DOĞRU bir insan olması için elimden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Ne kadar başarılıyım bilemiyorum tabiki, bunu zaman içerisinde göreceğiz,

Aslında çoğu zaman umutsuzluğa kapılıyorum. Yaşantımız sırasında gördüklerimden ötürü bazen gereğinden fazla umutsuzluğa.
Bizler doğruyu öğretmeye çalışırken, ofisin veya evimizin kapsından çıkar çıkmaz yanlışlıkları görmeye başlıyoruz.
Çevrede olup biden yanlışları.
Sokağa çöp atanları, yanlış yere park edenleri, trafik canavarlarını, bağıran çağıran insanları, sırasını beklemeyenleri.... sayamadığım birçok şey.
ve sadece siz değil çocuklar da görüyor bütün bunları ve eminim sorguluyor bu yeni nesil beyinler.
Sürekli yaşadığımız tezatlığa rağmen biz yine de doğruları öğretme çabasındayız elbette.

Neden bu konuya geldim durup dururken?

Dün akşam Kahve içmeye çıktık. Eşim, ben ve Doruk. Yan yana iki kafeteryanın yanından geçerken hangisinde oturacağımıza karar vermeye çalışıyoruz. Birinci Kafeteryanın ön cephesinde kocaman bir dondurma dolabı var, iştah kabartıyor. Tabi Doruk için de öyle..
Biz birinci kafeteryanın önünden geçerek ikincisinde oturmaya karar verdik. Oturduğumuz kafeteryada da güzel bir dondurma dolabı vardı aslında ancak ilk gördüğümüz kadar büyük ve gösterişli değildi açıkçası. Tabi Doruğun aklı o ilk dondurma dolabında kaldı. Oturduk ve siparişlerimizi verdik ama Doruk ısrar edince ona da yan taraftan dondurmasını almaya gittik beraber. Dondurmayı aldıktan sonra yine kahvemizi içmeye babamızın yanına dönerken onun da arkamdan geldiğini düşünüyordum. Ancak bir baktım dondurması ile orada kalmış Doruk. Kafeteryanın sınırını geçmiyor. Gel diyorum gelmiyor. Elindeki dondurması ile aldığı yerde kalmış ve kımıldamıyor. Kaşları ile gelemem işareti yapıyor bana. Oturacağımız kafeteryaya girmiyor yani.

Çok şaşırdım. Çok sevindim. Çok duygulandım....

Yani ne bilim duygu karmaşası.
Oturduğumuz Kafeteryadan dondurma almadığı için oraya karşı sorumluluk hissetti ve saygısızlık yapmamak için girmedi içeriye. Durumdan rahatsız oldu.
Gerçekten çok şaşırdım. Genel olarak dikkatlidir Doruk ama bu derece büyük davranışı göstermesinden dolayı çok gurur duydum.

Şimdi bilmiyorum bu durum genetik bir geçiş midir yoksa bir öğreti midir. Eğer bunu öğretebildiysek ne mutlu bize.

Sonuç olarak Doruk ile gurur duydum,
Umarım daha ççoookkk şey öğretebiliriz ve umarım hayat daha yaşanabilir ve daha keyifli olur.

Bugün yazımı Süleyman için yazdım, ona teşekkür etmek için,
İyi ki karşılaşmışız , iyi ki evlenmişiz ve iyi ki Doruk gelmiş dünyaya,
Ben tüm yaşadıklarım için çok teşekkür ediyorum sevgili eşim Süleyman'a
İyi ki varsın Aşkım , iyi ki Doğmuşsun,
Hep birlikte yaşlanmak dileklerimle

Sevgiyle

Olcay



1 Haziran 2015 Pazartesi

Merhaba



İş hayatım başlayıncaya kadar hep yazılar yazdığımı hatırlarım. Günlük, arkadaşlarım ile mektuplaşmalar, hatta üniversitede bir roman denemem bile olmuştu. Belki de sürekli bir çalışma masası ikameti, kağıt-kalem ilişkisinin o dönem daha fazla olması ve sürekli bir ders çalışma zorunluluğu buna bir etkendi. Ders çalışırken bir kaçış bile olabilir. Ama çok uzun süredir yazmadığımın veya yaz(a)madığımın farkındayım. Çocuğum ile ilgili yazmak istediğim bir "günlük" fikri ile açtığım defter bile literatüre günlük değil de “aylık” veya “üç aylık” olarak geçebilir. :)

Yaklaşık 2 gün önce Sevgili Feyza’nın bana yazmamı önermesi beni çok heyecanlandırdı. Acaba yazabilir miyim diye geçirirken içimden, güç verdi bana ve açtım Blog sayfamı.

ve  MERHABALAR....

Yoğun giden koşturma dolu bu hayatta, yazılarımla ve paylaşımlarım ile ben de bir şeyler katmak isterim ve tabi umarım katabilirim. 

Doruk ile son zamanlarda dinlediğimiz bir CD den bahsetmek istiyorum. 

Çocuğum ile ilgili doğmadan önce ve doğduktan sonra da hep bir materyal toplama hissiyatındayım. Kitap – CD ne görürsem alıyorum. Daha birçoğuna bakamadık bile. İşte sıraya aldığım CD lerden birisine başladık geçen hafta. 

"Bay Major ile Klasik Müzik Masalları" çok keyifli bir CD seti. Çok ünlü müzisyenlerin hayatlarını çok akıcı, ilgi çekici bir masal ile anlatıyor. Konuşmaların altlarında ve aralarında, bu ünlü müzisyenin besteleri oluyor. Masal o kadar güzel ve ilgi çekici ki yolculuğumuz bittiğinde hala CD bitmemiş ise Doruk çok bozuluyor. Hikayeyi sonuna kadar dinlemek istiyor. Yine bindiğimizde arabaya yine Masalımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Klasik Müziği sevdirmeyi ve dinletmeyi çok güzel bir yöntem ile kurgulamışlar.  CD içeriğinde çok güzel bilgiler var. bu bilgiler masallaştırılmış bir kurgu ile veriliyor. Yani otomatik olarak öğreniyorsunuz.
Biz Şimdi Mozart'ı dinliyoruz. Mesela Mozartın ilk bestesini 5 yaşında yapmış olduğunu, çocukluğundan beri babası ve ablası ile birçok ülkeyi gezerek birçok sarayda çaldığını bu CD den öğrendik.
Osmanlı ordusunun dev bir müzik ordusu olmasından çok etkilenmiş olduğunu ve Türkler için bir beste yaptığını ve adına da “Ala Turka” dediğini yine bu CD den öğrendik.

Gerçekten çok keyifli. Bulabilirseniz almanızı önereceğim.  

Mozart CD sinden sonra diğer ünlü Müzisyenlerin de hayatlarını eserleri eşliğinde öğrenmek için sabırsızlanıyoruz.

Nice büyük müzisyenler yetişmesi dileklerimle ... 


Sevgiyle…